Vücudumuzun olmazsa olmazı yaşam kaynağımız su ve tüketiminden bahsedeceğimiz, zaman zaman sizi şaşırtacak bir yazı okuyacaksınız. Takdir edersiniz ki yeryüzünde mevcut suların büyük bir kısmı içilebilir nitelikte değildir. Tüketilebilecek suyun en genel özelliği buz yapısına girebilen su yani hafif su olmasıdır. Yazımızda ölü su, diri su, hafif su, ağır su gibi isimleri sıklıkla duyacaksınız. Su nasıl ağırlaşır ya da tabiri caizse nasıl ölü su haline gelir? Ağır su ya da ölü suyun bize herhangi bir yararı var mı? İçebileceğimiz kadar çok su mu içmeliyiz?Günde ne kadar su içmeliyim?Bu soruların cevaplarını gerekçeleriyle inceleyelim.
Suyun gizli mesajı
Kanımızın yaklaşık %80’i, kaslarımızın ise %70’i sudan oluşmaktadır. Nem dengesi, sindirim, zararlı maddelerin vücuttan atılması, protein moleküllerini bir arada tutma gibi görevler suya aittir. Su moleküllerini bir arada tutan enerji her türlü etkiye açıktır ve bu enerjinin pozitif ya da negatif olması suyun ölü ya da diri olmasını, ağır ya da hafif olmasını etkiler.
Japon bilim adamı Masaru Emoto’nun çok ses getiren çalışmasını size hatırlatmak isterim. Çalışmasında bilimsel yöntemlerle insanın titreşimsel enerjisinin, düşüncesinin, kullandığı kelimelerin, ritimlerin suyun moleküler yapısını etkilediğini ispat etmiştir. Doktor Emoto su damlacıklarını dondurduktan sonra, fotoğraf çekme kapasitesi olan mikroskop altında incelemiştir. Yapılan çalışmalar çevresel etkilerin suda yarattığı moleküler değişimi açıkça ortaya koymaktadır.
Doktor Emoto akarsu, musluk suyu gibi farklı kaynaklardan alınan suyun kristalize şekillerinde birçok şaşırtıcı farklılıklar keşfetmiştir. Akarsulardan ve kaynaklardan alınan su kristaller oluştururken, sanayi ve yerleşimin yoğun olduğu yerlerden alınmış kirli ve toksik su ve su borularında, depolarda bekletilen durgun su kesin olarak şekilsel bozuklukla beraber kristal oluşturamamıştır!
Çalışmayı esas garipleştiren suyun çevredeki değişiklik ve enerjiden direkt etkilenmesiydi. Öncesinde kirli ve toksik olan suların dua okunmasından, güzel kelimeler söylenmesinden ya da üzerine melek, sevgi gibi iyi kelimeler yazılan kaplarda bekletilmesinden sonra suyun güzel kristal yapılara dönüşmesi çalışmanın şaşırtıcı sonuçlarındandır. Hatta çalışmada üzerine şeytan yazılı kapta bekletilen ve kristal oluşturamayan suyun yapısı, TV- bilgisayar ya da elimizden düşürmediğimiz cep telefonlarının yaydığı elektromanyetik dalgaların etkisiyle bozulan suyun kristal yapısıyla çok benzer çıkmıştır. Peki, vücudunun dörtte üçü su olan insan kötü kelimelerden, fikirlerden, enerjiden ve elektromanyetik dalgalardan moleküler yapısı zarar görmeden nasıl kurtulur? Bu etkilerle ağırlaşan insan vücudunun hasta olması doğal değil mi? Bunu ortadan kaldırmak pozitif enerjiyle birlikte diri su ya da hafif su tüketiminden geçmektedir.
Hangi sular hafif ya da diri su olarak geçer?
Eriyen karlardan nehirlere ulaşan, yüksekten aşağıya akan, sürekli hareket halinde olan ve yağmur suları hafif ya da diri sulara örnektir. Özellikle hava kirliliğinin azaldığı vücudumuzun da yenilenmeye açık olduğu bahar aylarında yağan yağmur suyunun biriktirilip kullanılması çok daha mantıklıdır. Ancak çoğumuz büyük şehirlerde bu kaynaklardan uzakta yaşamaktayız. Özellikle cam şişelerde suyu dondurup eridikten sonra dipteki kalıntılardan süzerek 8-10 saat içerisinde bu suyu tüketirseniz yine kristalleşebilen hafif ya da diri su içmiş olursunuz. Bunların dışında yoğurt suyu, sebze ve meyve suları da hafif sulardandır, rahatlıkla tüketilebilir. Bunun dışında eski adetlerimizden olan suyu tüketmeden önce bir bardaktan diğerine 5-6 kere boşaltmak suyun hafiflemesini sağlayabilir. Güneş altında kapalı kaplarda bekleyen sular ağır ve ölü sulardır tüketmekten uzak durun.
Günde ne kadar su içmeliyim?
Uzmanların sıklıkla fikir ayrılığına düştüğü konuların başında gelir. Hafif ya da diri su içmezseniz isterseniz 4-5 litre su için şifa bulmanız çok zordur. Hafif ya da diri su içildiği müddetçe ortalama 1,5 litre su gayet makuldür. Su mümkün olduğunca serin, yudum yudum ve oturarak içilmelidir. 30-40 gram yemeğe 60-80 gram(2 katı) sıvı tüketmek gerekir. Sabah aç karnına ve yemeklerden 1 buçuk saat sonra su içilebilir. Yemek esnasında su içilmez. Su normalde vücut sıcaklığına ulaştığında mideden direkt bağırsaklara geçer ancak yemekle birlikte alındığında gıda sindirilene kadar midede bekletilir. Yemekte su içilecekse küçük yudumlar halinde içilmesi daha makuldür.
Burada ufak bir ayrıntı egzersiz yapanlarla ilgilidir. Dehidrasyonu engellemek için egzersiz yapmadan önce ve yaptıktan sonra tartılın, aradaki farkı normal tüketiminize ek olarak 24 saat içerisinde tüketin.
Son olarak pet şişelerde bekleyen, tazeliğini koruması için muhtevasında nanoparçacıklar bulunan sulardan günlük 4- 5 litre içilmesini tavsiye etmek bana çılgınlık gibi geliyor. Şifa olan suyu hastalık haline getirmeyelim.
Sevgiyle kalın…
WELLNESS M.T. Rıdvan KIR